GÜLNAREGÜL

Efendime Mektuplar


EFENDİME MEKTUPLAR  

I.

Yazıya dile düşen en güzel selam size

Sevgili Peygamberi Zîşân Efendimize  

  

Gül başka güzel koktu Efendim bu yana

Kokular bulaştırdı gül insandan insana

 

Hep selam hep muhabbet hep insanlık dersleri

Yayıldı dalga dalga bunca asırdan beri

 

O sevgi o adalet o insanlık dersleri

Her sözü her iması yaşıyor diri diri

 

Yeri aydınlatıyor gökte onun yıldızı

Varlığı yere neşe yokluğu ince sızı

 

Sağlam direkler çaktı kafaya ve gönüle

Ya sus dedi insana ya konuş hakkı söyle

 

O müjdeye koşuyor insanlık yığın yığın

Helale aç kapını haramdan kaç ve sakın

 

Susamış toprakların suyu sensin Ey Nebi!

Bir yaraya bir ilaç zehre panzehir gibi

 

O gün o dedikleri bugün ne anlatıyor

Her sözünün altında insan olmak yatıyor

 

II.

 

Som altın timsali affın ve merhametin

Elde tek tesellisi sen kaldın bu ümmetin

 

Yetimlerin başını okşayacak el sensin

Güzelliğin kimyası bozuldu güzel sensin

 

İnsanlığın ruhunu capcanlı tutan hep o sır

Sensin evet sensin o geçse de bunca asır

 

Hangi söz senin kadar taze ve canlı, nerde?

Hangi ilaç sen kadar çare oluyor derde?

 

Herkes bir şey söylüyor büyüklerin sözü bu

İnsan ol insanlığa faydan olsun özü bu

 

İnsan olmanın özü Muhammed’den geçiyor

Allah bir Muhammed hak söylemekten geçiyor

 

Müslümanın gönlünde başka ölçü olamaz

Bu ölçünün dışında kantar eksik metre az

 

Ne büyük bir nimetin sahibiyiz oysa biz

Başka başka nimetler arama peşindeyiz

 

Allah’ım bu tırnağı Sen bu etten ayırma

Bu aciz ümmeti Muhammet’ten ayırma

 

 

UMUT BULUT

 ≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈





Sen’den arta kalan zamanlar tüketiliyor şimdi
Sözler mânâsız, kimlikler kayıp, düşler korkulu…
Şehirlerin hengâmesinden kaçtım.
İçimde büyüyor yangın,
Gözlerim buğulu…
Zihnimde derin sancılarla,
Düşüncelerimdesin.

Takati yok kelimelerin Sen’i tarif etmeye
Aşk, Sen’sin;
Çöllerin sinesinden doğan umman da Sen…
Toprak, şereflenir ne zaman yürüsen.
Ahh… Sen!
Varlığıyla varlığımı bulduğum,
Yokluğunda kaybolduğum Sevgili!
Konuştun,
Sustu bütün heceler.
Ruhum sözlerinin aleviyle yıkandı.
Aşk dilimde kor iken,
Bir avuç küle döndüm.
Fırtına savurmadan,
Dört bir yana dağılmadan gel!

Vahşi’yi affeden yüreğinle sar
Erit damla damla bakışınla Yâr!
Katran gecelerin kâbusundan
Baykuşlar tünemesin gül dallarına.
Yağmursun, çöllere hayat verirsin,
Gelişinle can yürüsün damarlarıma.
Gel de kurtar.

Sen’inle güldü güneşin yüzü;
“Ay doğdu üzerimize Veda Tepelerinden”
Gel, tükensin içimde çoğalan sızı!
Kapısız hücrelerde bîçare bırakma.
Sana mahkûm et, hürriyetim ol, gel!
Ayrılık kelepçesini çıkar bileklerimden.
Gözyaşıyla kavrulan gözlerim vuslata kansın.
Bir kez göreyim çehreni,
Kalbim varlığına boyansın.

Gel!
Bombaların gölgesinde minareler suskun.
Seccadelere kapanmış yığınla ceset.
Gel de değişsin bu çirkin resim!
Zulmün saltanatı yıkılsın.
Cemre düşsün toprağına
Ölümden buz kesilmiş şehirlerin.
Vicdanlar dirilsin, tahta çıksın adalet.
Saniyeler durmadan,
Bebekler yok olmadan gel!

Sine-çâk, avare, sessiz…
Böyle geçti asırlar Sensiz Sevgili!
Parçalandık, kaybettik özümüzü.
Kin büyüttük kalbimizde,
Unuttuk sözümüzü.
Dualar ve secdeler saf kaldı yalnız,
Bekliyoruz, huzuru için insanlığın,
Yer yeniden sarsılmadan,
Bizim için.
Gel!